İSLAMDA YASAKLANMIŞ GIDALARIN İNSAN HORMONLARI VE DAVRANIŞLARI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ




DR. SHAHID ATHAR*

Takdim:
İlahî yasaklar için bir müminin ,her zaman bilimsel bir gerekçe bulması gerekmemektedir. Mamafih,bir mümin, böyle bir bilimsel gerekçeyi görmüş ve bulmuşsa, imanlarını artırmaya vesile olacağını düşündüğü bu bilgiyi diğer müminlerle paylaşmalıdır. Böyle yapılırsa, Kuran’ın güvenirliliği daha da güçlendirilmiş olacaktır.


Biz inanıyoruz ki, tüm Kuranî ifadeler doğrudur ve eğer bilim henüz onları tasdik etmemişse, bugün, verilerini dikkatle gözden geçirmek için daha derin ve tecrübeyi tekrarlama ihtiyacında olabilir. Gelecekte bu ihtiyacını giderdiği zaman tasdik edeceğine inanıyoruz. Tıb kökenli olmayan okuyuculara faydalı olabilmesi için, yasaklanmış gıda, sarhoşluk vericiler ve katkı maddelerinin hormonal ve davranış üzerindeki etkilerinin söz konusu olduğu konuyu anlatmadan önce, bazı tıbbî terimleri ve aralarındaki ilişkileri tanımlamalıyım.

Hormonlar:
Bunlar, Endokrin(içe ait) bezlerinin güçlü salgılarıdır. Bütün organların ve hatta her bir hücrenin fonksiyonlarını kontrol ederler. Proteinler(peptidler) ve doğadaki sterollerden yapılırlar. Endokrin bezlerinin en önemlileri; hipofiz için serbest hale gelmiş muhtelif hormonları salgılayan hipotalamus ve hedef endokrin bezleri için hormon salgılayan hipofizdir. Her ikisi de beyinin içindedir. Hedef endokrin bezler ise şunlardır, troid bezleri, troid hormonlarını salgılarlar.Troid hormonları, metabolizmamızı, enerji seviyemizi ve sıcaklık toleransımızı kontrol eder.

Bunların yanında, kalsiyum metabolizmamızı kontrol eden paratroid bezleri yer alır. Karın boşluğunun böbrek üstünde kortizon salgılayan böbreküstü( adrenal)bezleri bulunur. Bu hormonlar, yaşamı koruyan temel hormanlardır. Adrenal bezlerinin ürettiği katekolaminler ve aldosteron kalp hızı ve kan basıncını kontrol ederler. Steoridler ve katekolaminler kolesterolden türetilirler.
Karın içerisinde bir de pankreas vardır ki, kan şekerini düşürmk için ünsilin, düşük kan şekerini yükseltmek için glukogon salgılar. Biraz daha aşağıdaki alt karın boşluğunda bulunan üreme (yumurtalık ve erbezi) organlar ki, sırayala estrojen, progesteron ve testosteron salgılarlar.
Bütün bu hormonlar içsel kontrola sahiptirler ve herbiri diğerini etkiler. Bunlar bizim büyümemizi, kas yapımızı, kemik gelişimimizi, ısı toleransımızı, kan basıncımızı, enerjimizi, doğurganlığımızı, cinsel arzumuzu, susama ihtiyacımızı ve genelde sağlık içinde olmamızı kontrol ederler.


Hormonlar davranışlarımıza nasıl etki ederler?

Serbest hale gelen hormonların salgılama yeri ile beyindeki sinir sistemi arasındaki iletişimi sağlayan kimyasal taşıyıcıların yeri, hipotalamik alan içerisinde aynıdır. Pisikotropik ilaçların çoğu, hipotolamik alanın içindeki epinefrin, norepinefrin, serotonin, dopamin veya endorfin seviyelerini ifade eden kimyasal taşıyıcıların seviyelerini ya artıran veya düşüren etki yapar.
Benzer şekilde, kimyasal taşıyıcılar, hormonal salgılamayı etkiler. Klinik olarak, endokrin bozukluklarında davranışla ilgili çeşitli kanıtlar görüyoruz.
Hipoglisemik hastalar (düşük kan şekeri), depresyona ve zayıf zihinsel konsantrasyona uğrarlar ve düşük trioidli hastalar güçsüzlüğe ve deprasyona düçar olabilirler. Buna karşın yüksek trioidli hastalar heyecan, asabiyet ve uykusuzluk rahatsızlıklarına düçar olurlar. Düşük kortizonlu hastalar (Edison hastalığı) şiddetli depresyona uğrayabilirler, buna karşın yüksek kortizonlu hastalar halusinasyon ve psikoz rahatsızlıkları ile karşılaşabilirler.

Yüksek testosteronlu hastaların suç işlemeye meyil göstermesine karşın, düşük testosteronlu hastalar adaptasyonda davranış bozuklukları gösterirler.
Fizyolojik olarak, erkek ve kız çocukları oyun oynama davranışında farklıdırlar. Meselâ, ergenlik öncesi yaşlarda dahi cinsel hormonlarındaki farktan dolayı pasifliğe karşılık atılganlık davranışları görülür. Cinsel farklılığın tamamlanmasından sonra bu davranış şekilleri daha açık bir şekilde yerleşir. Aslında, belirli bir cinsiyetin cinsel hormon seviyesinin değişimi ile sadece o cinsin cinsel davranışı değiştirilmez, fakat cinsiyete özgü kuvvetlilik de değişime uğrar.

Bir denemede, annelerine hamile iken testosteron hormonu uygulanmış dişi farelerde, müşahade altındaki fareye nazaran cinsel etkinliklerinin arttığı, kaba güce dayalı oyunlar ve baskıcı akranlarının erkek davranış örnekleri görülmüştür. Bu, testosteron uygulama- sının, sadece uygulanana değil, ondan doğacak bireylere de etki ettiğini göstermektedir.

Hormonlar, doğrudan değil, ancak dolaylı olarak, şeker, kasiyum, sodium dengesini kontrol etmekle, genelde öfke, sevgi, şüphe, panik atak ve heyecan içeren davranışı etkilemektedir. Çocuklardaki hiperaktivite düşük kan şekerinden veya pekçok gıda koruyucuları, nitratlar ve DyeNo.5 gibi renk ajanları tarafından tetiklenebilmektedir. Hormon ve davranışlar üzerinde bu kadar uzun durmamızdan sonra, ana konumuza dönmek istiyorum.


Domuz etinin ve yağının hormonal ve davranışsal etkileri

Domuz eti ve yağı, sadece Müslümanlara yasak değildir, fakat “domuz leşle beslenerek ve pislik yiyerek şekillendiği” sebebiyle Musevilere ve Hıristiyanlara da yasak edilmiştir. Eski Ahit’ te ” o(domuz) size temiz değildir. Onun etini yemiyeceksiniz.” şeklinde bahsedilmekte, İncil’de de Hz. İsa(as)’ın hayatında domuz yediğine dair herhangi bir ifade bulunmamaktadır.


Domuzun Hayatı

İlk elden fikir almak için, Domuz yetiştiren İndiana’ya bağlı Fisher’in çiftçileri ile bir mülakat yaptım. Bu çiftçilere göre, otlak ihtiyacı olmadığı gibi gübrenin ve diğer ölmüş etlerin artıklarının da bulunduğu maddelerin üzerinde yaşayabildiği için, domuz besiciliği daha ucuzdur. Hatta kendi dışkısını da yiyebilmektedir. Cinsel davranışları da sığır, koyun ve keçi benzeri diğer hayvanlardan farklıdır. Herhangi bir zaman ve herhangi bir yerde cinsel ilişki ile meşgul olmasında domuz çok az çekinir. Dişi domuz, cinsel ilişkilerde çok agresiftir. Cinsel ilişkiye hazır olduğu zaman, ilişkiye girene kadar başka hiçbir şeyle ilgilenmez. Domuzlar da köpekler gibi cinsel ilişkiden sonra birbirlerinin cinsel organlarını yalarlar. Halbuki, sığır, koyun ve keçi gibi diğer memelilerde böyle bir davranış görülmez.



Domuz yağı, diğer hayvan yağlarından niçin farklıdır?

Bir enerji kaynağı olan yağlar lipidlerdir. Bunlar bitki kökenli veya hayvan kökenli olabilirler.Trigliseridler 1 molekül gliserol ve 3 molekül yağ asidinden oluşan doğal bir yağdır. Yağ asitleri doymuş veya doymamış olabilirler. Daha fazla doymamış yağlar yüksek erime noktasına sahiptirler. Yağın iyot değeri doymamışlığın derecesini verir. Domuzyağı’nın iyod değeri 65, sığıryağı’nın 45 ve koyunyağı’nın 32 dir. Yeme işleminden sonra, yağın emulsifikasyonu mideye ait lipasla birlikte mide içinde meydana gelir. Pankreatik lipas tarafından trigliseridin gliserol ve yağ asitlerine hidrolizi oluşur. Yağ asitleri ve gliserol, kas, kalp, böbrek ve karaciğer gibi çeşitli dokular tarafından enerji kaynağı olarak kullanılır.

Otobur hayvanlar,trigliserid molekül yapısında doymamış yağ asitlerine sahip olmalarına karşın, etobur hayvanlar doymuş yağ asitlerine sahiptirler. Pankreatik lipaz eğer doymuş yağ asitleri yapısında ise trigliserid molekülüne hidroliz olamaz. Köpek, fare, kedi ve domuz gibi etobur hayvanların yağları doymuş yağ asitlerine sahiptirler ve bu sebeple trigliserid molekülüne hidrolize edilemez.
Eğer bir kimse otobur hayvanın yağını yerse, yağ hidroliz olabilir,barsakta emilebilir ve daha sonra yeniden sentezlenerek insan yağı olarak depolanabilir olduğu halde, etobur hayvanların ve domuzun yağı hidrolize yapılamaz ve bu sebepten dolayı insan vücudundaki adipoz dokularda etobur hayvanların yağı ve domuzyağı olarak depolanır.



Domuz yağının depolanmasının insan hormon ve davranışları ile ilişkisi nedir?

Vücutta kanla beraber dolaşan hormonlar, proteine bağlı veya serbest formlardadır. Serbest formdaki hormonlar, aktif olabilmek için önce yağ dokusundaki alıcıya bağlanmak zorundadır.Şişmanlık, yağ dokusundaki alıcılar(reseptörler)’in sayısını azaltır, bu sebeple hormonlar faydalı olamazlar. Mesela, hormon insulin ise, şeker hastalığına yol açar, hormon testosteron ise, adet görememe ve doğurganlıkta azalmaya yol açar. Yağ miktarı hormonun salgılanmasını da kontrol eder.

Bundan dolayı az yağlı atletik kızlarda aybaşılarının geciktiğini, aşırı kilolu az hareketli kızlarda ise erken oluştuğunu görüyoruz. Domuz yağı depo edilmiş insanlarda hormonların bağlarında düzensizliğin olduğu kabul edilebilir. Bu sebeple, onlar kan dolaşımları içinde daha yüksek seviyede aktif hormona sahiptirler. Mümkündür ki, domuz yiyen toplumların cinsel hayatlarındaki sapkınlık ve anormal cinsel ilişki pratikleri ne yedikleri ile bağlantılıdır. Bunlardan sonra, beslenme uzmanları tarafından “ Siz ne yiyorsanız osunuz.” denebilir. Buraya kadar, domuzun hormonlar ve davranışlarımız üzerindeki etkileri anlatılmaya çalışıldı. Domuzun kolesterol, sodyum ve kalp hastalıkları ile ilişkisini görüşme imkânı olmadı.



Ölü eti ve kan yemenin etkileri

Ölü eti, kesimi yapılmadan ölmüş ve kanı dışarı akıtılmamış bir hayvanın etidir. Kan yeme, sadece cahiliye devrinde Arabistan’da veya hatta Afrika’da yaygın olan kan içme değildir. Fakat, hayvanın usule uygun öldürülmemesinden dolayı içerde kalmış kan da aynı durumdadır. Bütün hormonlar ve antikorlar kanda tutulur. Virüsler de dahil bütün bulaşıcı organizmalar, kanda gelişme imkânı bulur. Bu sebeple bu tür şeylerin yenmesi tehlikelidir. Köpek, kedi ve aslanlar gibi etobur hayvanlarda bulunan hayvan içgüdülerine de neden olabilir.




Alkolün Hormonal Etkileri

Akut ve kronik alkolizmin her ikisinde de endokrin bezleri etkilenir. Akut alkolizm kan şekeri düşüklüğüne sebep olabilir ki, şiddetli ve komaya götürücü sonuç verebilir. Bu, teşhis edilmeli ve glikojene tepki vermeyebileceğinden damar içi dekstrosla tedavi edilmelidir. Düşük kalsiyum sonucunda oluşan düşük magnezyum konsantrasyonun bir diğer etkisi, kas kasılmaları ve hatta felçdir. İdrar çıkışındaki artış, antidiüretik hormonun baskısı ile alakalıdır. Kronik alkolizm, pankreasın iltihabına ve yetmezliğine yol açar. Pankreatik endokrin sisteminin yetersizliği sonucu bazen diabet’e ve bazen de ekzokrin bezi yetersizliği sonucu besinlerin emiliminde bozulmaya yol açar. Bu, testosteron üretiminin düşmesine yol açan protein eksikliğine götürür. Erkeklerde memelerin anormal büyümesine, kısırlığa, kadınlarda da aybaşının kesilmesine yol açar. Karaciğer hastalığı ile bağlantısı olan alkol, testislerin aktivitesinin tam olarak düşmesine yol açan testislerin dumura uğraması ile testosteronun yok olmasının hızlanmasına neden olur. Sperm formasyonu da kısırlığa yol açar. Alkolik annelerden doğan bebeklerde, keseye inmeyerek karın içinde kalan testisler ve noksan uzuvlar olabilir.


Alkolün davranışlar üzerindeki etkileri

Bir santral sinir sistemi( SSS) baskılayıcısı olan alkol, hareketlerimizi kolaylaştıran ve engelleyen yolların her ikisini de bastırır. İnsanı utanma duygusundan soyutlayan ve kontrolden çıkaran ikincisinin baskısıdır. Bu sebeple, alkollü kişi normal bir insanın yapamayacağı ne gibi davranışlar varsa, mesela küfürlü kaba konuşmayı kullanır, her kesin içinde alenen soyunur vs. gibi davranışları alkolün etkisi ile pervasızca yapar. Beyin fonksiyonunun %50-70 devre dışı kaldığı tanımlanmış daha önemli davranış bozuklukları vardır ki bunlar: hafıza kaybı, depresyon, (akut, kronik ve her ikisi), yüksek intihar sıklığı, ruhsal iniş çıkışlar, ara verme durumunda deliriyum gerginliği ve akut içimlerde baygınlık nöbetleri. Bütün bu arazların sebebinin üçte biri alkolizmle ilgilidir. Alkol sarhoşluğu altında, zihinsel doğru düşünme ve motor beceri zarar görür. Bazen bilinç seviyesi de zarar görebilir. Alkol, aile içi şiddet, cinsel şiddet, tecavüz, saldırı ve çocuğa dönük kötü muamele olaylarının kökenlerinde de bulunabilir. Alkol iddia edildiği gibi cinsel arzuyu tahrik etmez. Alkol, sadece merkez sinir sisteminin libido üzerindeki etkisini bastırmakla kalmaz, seks organlarına giden kan akışını ve buna bağlı olarak setleşmeyi de önemli ölçüde düşürür ve o sebeple cinsel performansı azaltır.


Narkotiklerin(Kokain ve marijuana) hormonlar ve davranışlar üzerindeki etkileri

LSD ve kokainin her ikisi de testosteron ve LH kan düzeylerinde azalmaya neden olurlar. Afrodizyak etkilerinin sebebi bölgesel olarak his kaybından dolayıdır. Buna bağlı olarak, uzun süreli ereksiyon ve merkezi uyarı sebebi ile genel bir keyif hali sağlanır. Bastırılmanın bastırılmasıyla, depresyon, anksiyete ve ajitasyonun tetiklemiş olduğu neşenin(mutluluğun)yanlış bir algılaması olarak anormal cinsel ilişkiye girmeye cesaretlendirirler. Panik ataklar, intihar etme eğilimi, şiddet davranışları az değildir. Kronik kullanım, şizofreniye, paranoyaya ve çeşitli psiyatrik bozukluklara sebep olur. Hatta kokainman annelerden doğan bebekler geri zekâlılık alametleri gösterirler.



Katkı maddelerinin hormonlar ve davranışlar üzerindeki etkileri

Eğer, domuz, domuz yağı, alkol, kakoin gibi yasaklanmış Katkı maddeler tüketilmiş ise, etkileri erkenden ortaya çıkmayabilir. Buna karşılık, küçük miktarlarda kullanılmaları sebebi ile etkileri de yavaş yavaş ve birikerek olacaktır. Esasında, düşük kan şekerine neden olan şeker gibi, hipertansiyona neden olan sodyum gibi, et ve unlu gıdalarda kullanılan ve kanserle bağlantılı nitritler, nitratlar, sülfitler, sülfatlar gibi, kobay farelerde mesane kanserine neden olan sakkarinler, beyin hasarı ile ilgili olduğu söylenen aspartam yapay tatlandırıcılar gibi ve kadında vajinal ve rahim kanserine neden olabilen DES(dietylstilbestrol, yağ ve kas kitlesini artırmak için sığırlara verilen kadınlık hormonu) gibi şeyler daha büyük önem taşımaktadırlar.

Sonuç
Yukarıda anlatılan tüm alanların üzerinde daha kapsamlı araştırmalar yapılmalıdır. Bilhassa Müslümanların hayatına zarar verecek olanların, verecekleri zararları daha doğru olarak tayin ve tesbit edebilmek için bu araştırmalar çok önemlidir.
Her ne kadar Müslümanlarda yasaklanmış şeylerin kullanımı bulunmazsa da, batının rock müzüği, testislerin hararetine zarar veren tayt biçimi kıyafetler gibi yasaklanmamış şeylerin etkileri ile sağlık ve ruhlarına gelebilecek tehlikeler, gayri meşru cinsel uygulamalar ve sigara da önem arzederler.

*Dr.SHAHID ATHAR KİMDİR?
Dr. Shahid Athar, halen İndiana Üniversitesi, School of Medicine’de klinik associate profesör. İndiana polisde St. Vincent Hospital’de Endokrinoloji bülüm şefi. Islamic Medical Association of North America(IMANA)’ın seçilmiş başkanı. 6 kitab yazdı. 120 cıvarında İslami konularda makaleleri yayınlandı


Kaynaklar:

1. – Qur’an;2:173,5:4,6:145,16:115,2:219,4:43,5:98,5:91.

2. – Yusaf Al Qardawi; The Lawful and Prohibited in Islam: 39-61.

3. – Hussaini, M.M. and A.H. Sakr. 1983, Islamic Dietary Laws and
Practices, Published by the Islamic Food and Nutiition Council of
America, Chicago, Illinois U.S.A.

4. -William,R.H.;Test Book of Endocrinolocy. 6th edition:chapter on
Psychoendocrinology.

5. – Felig & Baxter; Endocrinology and Metabolism.

6. – Goodart & Shils; Modern Nutrition in Health And Disease: 6th edition.

7. -Badri,M.B.; Islam and Alcoholism: ATP Publication, lndianapolis.

8. -Saud, M.A.; Sex Roles in Muslim Families in U.S.A.; Published in Al-ittihad.

9. -Drucker, WM.; Endocrinc Abnormalities caused by Alcobolism;
Medical Aspect of Human Sexuality-Vol. 16, No. 12, Dec. 1982.
10. -Eckardt et a]; Health Hazard Associated with Alcohol Consumption: JAMA 1981.

11. -Washton and Stone; Human Cost of Cocaine Use; Medical Aspects
of Human Sexuality-Vol. 18, No. II, Nov. 1984.

0 yorum:

Yorum Gönder